İnsan türünde kadın cinsi, üreme özellikleri açısından zamana oldukça bağımlıdır. Bunun nedeni; erkekte eşey hücrelerinin (sperm) üretimi ergenlikten sonra neredeyse yaşam boyu devam ederken, kadında eşey hücrelerinin (yumurta) yapımı daha doğmadan tamamlanıp yumurtalıklara yerleştirilmesidir.
Bundan sonra, kadında yaşam boyu yeni bir yumurta üretilmez. İşte, anne karnında 5 aylık fetus iken sonlanan bu üretim sonucunda oluşan milyonlarca yumurta hücresi, kız bebek doğana kadar büyük bir kısmı kendi kendine harab olarak 1 milyon civarına iner. Ergenlik yaşına dek ise, yine kendi kendine harab olarak 400 bin civarına düşer. Bundan sonra ise, bu depodan her ay seçilen bir grubun içinden bir tanesi gelişerek olgun yumurta haline gelip gebeliğe aday olurken, diğerleri yine kendi kendine harab olur. Bu şekilde, her ay bir yumurtanın gelişerek gebeliğe aday olduğu ve o ayki grubun diğer hücrelerinin harab olduğu süreç ortalama 50 yaşına dek devam eder. Bu yaşta yumurtalar bitince adetler de sonlanıp menopoz gerçekleşir.
Burada dikkate alınması gereken önemli bir husus ise, canlı çocuk doğurabilme yeteneğinin menopozdan yıllar önce kaybedildiğidir. Kadınlarda canlı çocuk doğurabilme yeteneği 20 yaşında en üst seviyede iken bu yetenek 30'lu yaşların başında belirgin bir şekilde azalmaya başlar. 35 yaşından sonra bu azalma hızlanarak devam eder ve 40'lı yaşların başlarında artık göz ardı edilebilir düzeylere düşer. Bundan ancak 5 yıl sonra adetler düzensizleşir ve ondan da 5 yıl sonra menopoz gerçekleşir. Yani menopoz, canlı çocuk doğurabilme yeteneği neredeyse kaybedildikten 5-10 yıl sonra gerçekleşir.
Bu durumda, hala adet görülen bu süre içinde neden gebelik ve canlı doğum oranlarının göz ardı edilecek düzeyde düşük olduğu sorulabilir. Bunun yanıtı ise, uzun süre beklemiş olan yumurtaların bu süre içinde karşılaştıkları kalite kaybıdır.
Tüm yumurtaların aynı anda yapıldıkları düşünülürse 40'lı yaşlarda yumurtlanma sırası gelen bir yumurtanın, 20'li yaşlarda yumurtlanan yumurtadan çok daha uzun süre yumurtalık içinde beklemiş olduğu açıkça anlaşılabilir. Bu fazla bekleme süresi içinde, söz konusu yumurta, içindeki mitokondri denen enerji sağlayan yapıların enerji üretimi sırasında ortaya çıkardığı atık ürünlerden daha uzun yıllar etkilenmektedir. Bu atıklara uzun süre maruz kalmak yüzünden, uzun yıllar bekleyen yumurta hücresinin son olgunlaşma bölünmesi sırasında görev yapan hücre içi iğ iplikçiklerinin yapısı bozulur. Bu iğ iplikçiklerinin yapısının bozulması ise kromozom sayısını yarıya indiren son olgunlaşma bölünmesinin istendiği şekilde olmasını önler. Sonuçta, çok bekleyen yumurta hücresinden oluşan yumurtanın kromozom sayısı, istenmeyen bir sayıda olacaktır. İşte bu durum, ilerleyen kadın yaşı ile ortaya çıkan gebelik ve canlı doğum oranındaki azalmanın temel nedenidir.
Dünyada yapılan tüm araştırmaların sonuçlarına göre, gebe kalamayan ve tedavi amacıyla infertilite merkezlerine başvuran kadınlarda en uygun başlangıç tedavisinin tüp bebek olduğu gösterilmiştir.
40 yaş üstünde, yumurtlamayı uyaran haplar sonrası ilişkiye bırakmak veya aşılama tedavisi ile elde edilen gebelik ve canlı doğum oranlarının, bu tedavilerin bu yaş grubunda uygulanmasını desteklemeyecek düzeyde düşük olduğu rapor edilmiştir.
Tüp bebek tedavisinin bile 43 yaş üzerinde uygulama başına canlı doğum oranının yüzde 5'in altına düştüğü bilinmekte ve bu yaş üzerinde tüp bebek uygulamasının önerilmesinin bile karlı bir davranış olmadığı bildirilmektedir.
Özet olarak, 40 yaş üzerinde, yumurta sayısı ve özellikle kalitesinde ortaya çıkan önemli derecede düşüş nedeniyle, başlangıç tedavisinin tüp bebek olarak saptanması gerekmektedir.
Bu yaş grubunda birim zaman başına karşılaşılan gebelik ve canlı doğum oranındaki azalma oldukça yüksek olduğu için zaman, diğer yaş gruplarına göre daha değerlidir. 40 yaş üzerinde her kaybedilen yıl, tüp bebek tedavisinde canlı doğum oranında yüzde 30-200 kayba neden olmaktadır. En önemlisi de bu zaman kaybı ile ortaya çıkan kayıpların giderilmesi için etkili bir tedavinin henüz bilinmemesidir.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız