İnme (Stroke) toplumda en sık ikinci ölüm nedeni ve üçüncü sıradaki sakatlık nedenidir. Her yıl yaklaşık bin kişiden üçünde inme görülebilir. Bu istatistik İzmir’de her yıl 10 bin kadar inme vakası olduğunu düşündürmektedir. Bu vakaların yaklaşık yüzde 80’i damar tıkanıklığına bağlı “iskemik inme”; geri kalan beşte biri ise beyin kanamasına neden olan “hemorajik inme” vakalarıdır.
BEYİN KANAMASI ( HEMORAJİK İNME)
Beyin kanaması ise sıklıkla hipertansiyon sonucunda beyin dokusunda hematom denilen kanama şeklinde olabileceği gibi kanama damarsal anormalliklere bağlı damarlarda patlama sonuncunda beyin zarları arasında birikebilir (subaraknoid kanama). Damar duvarında zayıflık sonuncunda en sık görülen ve subaraknoid kanamaya yol açabilen hastalık beyin anevrizmasıdır. Beyin anevrizması ya da yaygın kullanılan tabirle beyin damarında baloncuk her yüz kişiden beşinde görülebilir. Bu kişilerin çoğunluğu anevrizmanın farkına varmadan yaşamlarını sorunsuz olarak sürdürecektir. Anevrizmalar kanamaya yol açmadan baş ağrısı ve görme bozukluğuna neden olabilir. Bu kişilerde yapılacak bir beyin MRG (Manyetik rezonans görüntüleme) anevrizma açısından şüpheli bir görünüm tespit edebilir. Şüphe halinde ileri damar görüntülemesi yapılmalıdır. Bilgisayarlı tomografik (BT) anjiyografi ve MRG anjiyografi girişim yapılmaksızın damarların görüntülenmesini sağlar. Ancak bu tetkiklerin yetersiz olması durumunda kesin tanı beyin anjiyografisi ile konulur. Beyin anevrizmasına bağlı kanama oranı yılda 100 bin kişide 10’dur. Beyin anevrizmaları dışında daha az sıklıkla beyin damar yumakları (Arteriyovenöz malformasyonlar, AVM) ve fistüller (Arteriyovenöz fistüller, AVF) de görülebilir. Bu hastlalıklar ise beyin kanaması, epilepsi atakları, felç gibi durumlara yol açabilirler.
GİRİŞİMSEL NÖRORADYOLOJİ
Girişimsel nöroradyoloji boyun, beyin ve omurilik damar hastalıklarını açık cerrahi yapılmadan kapalı anjiyografik yöntemlerle tedavi eden tıp dalıdır. Girişimsel nöroradyologlar bu hastalıkların ameliyatsız olarak tedavi teknikleri konusunda üst uzmanlık eğitimi almış kişilerdir. Ülkemizde bu alanda eğitim almış hekim sayısı yirmiden azdır ve girişimsel nöroradyoloji uygulanabilen çok az sayıda merkez bulunmaktadır.
BEYİN ANJİYOGRAFİSİ
Boyun ve beyin damar hastalıklarının tanısında altın standart kateter ile yapılan anjiyografi yöntemidir. Hastalar uyutulmadan lokal anestezi ile çoğunlukla kasık bölgesinden (çok az vakada koldan) kalem ucu büyüklüğünde bir cilt kesisi ile damar içerisine kateter adı verilen milimetrik boyutlu boru yerleştirilir. Kateter beyne giden boyun damarlarına ilerletilip içerisinden damarların X ışını altında görüntülenmesini sağlayan bir ilaç verilir ve damarların farklı açılardan görüntüleri alınır. Bu görüntüler girişimsel nöroradyologlar tarafından yorumlanır ve boyun - beyin damarlarında daralma, anevrizma ve damar yumağı gibi hastalaıkların tanısı konur. Beyin anjiyografisi bu konuda uzman girişimsel nöroradyologlar tarafından yapılması durumunda oldukça güvenli olan bir inceleme yöntemidir.
BEYİN KANAMASININ (HEMORAJİK İNME) TEDAVİSİNDE GİRİŞİMSEL NÖRORADYOLOJİ
Beyin kanaması geçiren hastalarda en sık görülen belirtiler şiddetli baş ağrısı, bulantı-kusma, bilinç bozukluğu, nöbet ve uzuvlarda güçsüzlüktür. Beyin kanaması şüphesiyle acil servise ulaştırılan hastalara ilk olarak beyin tomografisi çekilir. Tomografide beyin dokusunda (hematom) kanama varsa bilgisayarlı tomografik (BT) anjiyografi ve MRG anjiyografi ile altta yatan damarsal anormallikler tespit edilmeye çalışır. Eğer bu incelemelerde arteriyovenöz malformasyon (AVM) veya arteriyovenöz fistül (AVF) lehine bulgular saptanırsa bu patolojilerin ayrıntılı görüntülenmesi ve tedavi planlaması için hastaya beyin anjiyografisi yapılır.
Beyin tomografisinde beyin zarları arasında kanama (subaraknoid kanama) görülmesi durumunda ilk akla gelen tanı beyin anevrizmasıdır. Subaraknoid kanama geçiren hastaların yaklaşık yarısı hastaneye yetiştirilemeden kaybedilir. Sağ kalanların yaklaşık yüzde 20’sinde bağımlılık derecesinde sakatlık görülür. Hasta yatırıldıktan sonra en büyük risk ise anevrizmanın tekrar kanamasıdır. Tekrar kanama durumunda ölüm ve sakatlık oranları ileri derecede artar. Bu durumu önlemek amacıyla anevrizma acilen tedavi edilmelidir. Anevrizma girişimsel nöroradyologlar tarafından endovasküler (damar içerisinden kapalı) yöntemle ya da beyin cerrahları tarafından açık cerrahi ile tedavi edilebilir. Anevrizma tedavisinde açık cerrahi ve kapalı endovasküler yöntemi karşılaştıran bu güne kadar yapılmış en geniş kapsamlı bilimsel çalışmalarda (ISAT, Barrow) endovasküler yöntemden sonra açık cerrahiye oranla daha az ölüm veya sakatlık görülmüştür. Ayrıca açık cerrahiden sonra daha fazla oranda epilepsi ve bilişsel yeteneklerde gerileme görülmüştür.
BEYİN ANEVRİZMALARININ EMBOLİZASYONU
Embolizasyon, hastalıklı damarın açık cerrahi yapılmadan anjiyografi yardımıyla kapatılması işlemidir. Girişimsel nöroradyologlar bu işlemi anjiyografi ünitesinde hasta genel anestezi altındayken gerçekleştirir. Ameliyat kesisi yapılmadan iğne ile kasıktaki atardamar girilir ve atardamara kateter adı verilen milimetrik boyutlu bir plastik boru yerleştirilir. Bu kateter beyne giden boyun damarlarına kadar ilerletilir. Bu kateter içerisinden bir mikrokateter anevrizma içerisine ilerletilir. Mikrokateter içerisinden yerleştirilen platin sarmallar (koil) ile anevrizma tıkanır ve içerisine kan girmesi engellenir. Bazı vakalarda koilleme işlemine yardımcı olmak ve anevrizma komşuluğundaki normal damarları korumak için stent ya da balon da kullanılabilir. Sonuç olarak embolizasyon işlemi sayesinde beyin anevrizmaları açık ameliyata gerek olmaksızın tedavi edilir ve kanama riski engellenir.