MR |
Tanıya yönelik radyoloji, ortaya çıkışından günümüze değin röntgen ışınlarının vücut dokularınca değişik oranlarda emilme özelliğine dayanmıştır. Röntgen ışınlarının belirgin ölçüde farklı emilimi, hastalıklı dokuların normal dokulara göre değişik bir görüntü vermesini sağlar. Bu durum Özellikle kemiklerde ve akciğerde görülür. Başka bölgelerin, özellikle idrar yolları, safra yolları ve kan damarlarının incelenmesinde “kontrast madde” denen maddelerin verilmesi gereklidir. X-ışınlarını geçirmeyen ya da belirli ölçüde geçiren bu maddeler incelenen yapılan radyolojik olarak görünür hale getirir ve bozuklukları ortaya koyar.
Magnetik Rezonans Nedir?
Magnetik Rezonans (MR) geleneksel radyolojiden bütünüyle farklı bir ilkeye dayanır. Bu incelemede bir magnetik alan içine alınan normal ve hastalıklı dokular radyo frekansları aracılığıyla uyarılır ve uyarılara verdikleri değişik yanıtlar araştırlır. Yanıtlar dokunun ve onu oluşturan hücrelerin su ve madde içerikleri gibi durumlara bağlı olarak değişir. Bunlar geleneksel radyolojik görüntünün temelini oluşturan röntgen ışınlarının dokularca emilme ilkesinden bütünüyle ayrıdır. Uyarılan dokuların yaydığı sinyaller sayılara dönüştürüldükten ve bir bilgisayarca işlendikten sonra, optik bir görüntüye dönüştürülür. Bu optik görüntüde dokuların yanıt farkları beyazdan siyaha kadar değişik tonlarda ortaya çıkar. Böylece elde edilen görüntü bir televizyon ekranında gözlenebilir, magnetik şerit ya da plak üzerine kaydedilebilir ve radyografideki gibi film üzerine basılarak çoğaltılabilir.
BT ile karşılaştırıldığında MR’nin üstün olduğu durumlar aşağıda belirtilmiştir:
1. MR normal ve hastalıklı dokuları daha net biçimde ortaya koyar. Aynca dokular arasındaki farklı yoğunlukları ortaya koymak için, BT’de olduğu gibi radyasyondan (röntgen ışınlan) değil, magnetik sinyallerden yararlanılır.
Üstünlükleri
MR’ın bilgisayarlı tomografiyi de kapsamak üzere geleneksel radyoloji karşısındaki başlıca üstünlükleri şunlardır: • Röntgen ışınları kullanımının her zaman yol açabildiği biyolojik, fiziksel ve genetik hasar riskinin bulunmaması. • Kontrast madde kullanımına başvurma gereksiniminin ortadan kalkması; bunların kullanımı sıklıkla önceden tahmin edilmesi olanaksız ve bazı olgularda çok ağır seyredebilen alerjik tepkilere yol açar. Bu iki üstünlük nedeniyle, elde edilen tanısal sonuçların aynı olduğu durumlarda bile MR tercih edilir. Aynca geleneksel radyolojik incelemenin ortaya koyamadığı biyokimyasal kökenli doku değişikliklerinin belirlenmesine dayanan klinik-tanısal uygulamadaki önemli özellikleri de eklemek gerekir. Buna bağlı olarak MR başka üstünlükler de taşır: • Geleneksel radyolojyle kesinleştirilemeyen ya da çok geç evrede ortaya çıkan hastalıklara tanı koymayı sağlar. • Değişik yapıda olan, ama geleneksel radyolojik incelemede aynı gibi görünebilen bazı hastalıklara (örneğin iyi ve kötü huylu tümörler, iltihabi süreçler, dejeneratif süreçler) ayırıcı tanının kesine yakın bir biçimde konmasına olanak verir. MR’nin tanısal açıdan çok daha özgül olması, geleneksel tanı yöntemleriyle incelenen hastalık süreçlerinin kesin tanısında genellikle zorunlu olarak başvurulan biyopsi ve cerrahi muayene gibi vücut bütünlüğünü bozan işlemleri gereksiz hale getirir.
Olumsuz Yönleri
Önemli üstünlükler taşımasına karşın, MR’nin de bütün teknikler gibi bazı olumsuz yönleri vardır. Yeni bir tekniği bir öncekine oranla abartma yanılgısına düşmemek için, bunların bilinmesi ve küçümsenmemesi gerekir. MR’nin tipik bir olumsuzluğu, incelemenin bilgisayarlı tomografiye oranla daha uzun zaman almasıdır. Bu durum alıcı bobin düzeyinde toplanan rezonans sinyalinin aslında son derece düşük olmasından kaynaklanır. Sinyali örneklemek ve uygun bir sinyal/görüntü oranı elde etmek için daha uzun bir süre harcanması gerekir. Ama birkaç yıl öncesine göre, MR için gerekli süreyi azaltma yönünde önemli ilerlemelerin sağlandığı söylenebilir. Gerçekten de görece yavaş sekanslardan giderek daha hızlı sekanslara geçilmiştir. Günümüzde klinik açıdan çok doyurucu nitelikte olmasa da birkaç saniye ya da saniye kesiti içinde görüntüler elde etmek olanaklıdır. İkinci bir olumsuzluk ise MR aygıtının pahalı oluşudur. Daha yüksek düzeyde sonuçlar veren süper iletken aygıtlar gerek donanım, gerek yerleştirme ve kullanım açısından daha yüksek maliyete yol açmaktadır. Ama bu konuda da hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Kullanım giderleri daha az olan süper iletken teknolojilere ya da başka teknolojilere dayanan yeni aygıtlar geliştirilmektedir. MR röntgen ışını kullanılmaması açısından tehlikesiz bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Ama yan etkilere yol açma olasılığı vardır. MR için gerekli magnetik alan, tedavi amacıyla kullanılan metal cisimlerin, örneğin damar balonlaşmasını (anevrizma) ortadan kaldırmak için kullanılan metal kıskaçların yer değiştirmesine yol açabilir. Radyo frekans uyarıları kalp pili gibi elektronik aygıtların işlevini bozabilir. Monitör gibi yoğun bakım aygıtları ve MR arasındaki etkileşimler nedeniyle, bu aygıtlarla izlenen ve tedavi edilen hastaların MR incelemesine tabi tutulması önemli güçlüklere yol açar. Örneğin standart yeniden canlandırma aygıtları kullanılırken MR incelemesinin yapılması uygun değildir.
Klinik Kullanım
Günümüzde MR’nin kullanıldığı klinik çalışmalar daha çok merkez sinir sisteminin incelenmesine yöneliktir. Beynin MR ile incelemesi tanı açısından şu üstün özellikleri gösterir: • Bozmadde ile akmadde arasındaki farklılığı yetkin biçimde belirlemesi.
|